işte ben böyle bi çocuğum.

9 Ekim 2009 Cuma

teenage mutant ninja turtle.

geçen gün bir arkadaşıma blogumu göstermek zorunda kaldım ya da istedim aynı zamanda emin değilim neyi nasıl neden yaptığıma, zaten bu aralar insanlara blog adresimi sorarlarsa "kimseye söyleme ama" diyerek verir oldum, her neyse, işte beraber bilgisayar başındayken adresi girdim bir şeye baktım, o da şöyle bi göz attı. 2 gün sonra "nasıl buldun blogumu" diye sorunca aldığım cevabın hiç bu kadar beni kırabileceğini düşünmemiştim, hatta beni birinin kırabileceğini düşünmemiştim, ama ne biliyim bi kendimi kötü hissettim böyle, işte bana dedi ki " ne biliyim... o ne abi öyle, teenager gibi, ben saçmalarım falan yazmışsın" dedi, şok oldum, şokella oldum, ( bu arada şokella godzilla gibi bişeydir, her ne kadar gözünüzün önüne tatlı yapış yapış kahverengi bişey gelse de, insanlar şokellayı öyle değil, frustrated anlamında 'godzilla gibi acayip şiştim sinirden' anlamında kullanır, tabi yanında bi de şok olmuşlardır) her neyse, ben o kadar, o kadar şokella oldum ki, sustum kaldım, ben sinirlenince saatlerce konuşmuyorum böyle, gözlerimden ateş saçıyorum falan. işte öyle oturdum, kimse de bi sik anlamadı. ama sonra geçti, dedim ki niye sinirlendin ki lan, herkes biliyo olum senin teenager olduğunu, bunu gizleyecek hiç bir harekette bulunmuyosun ki dedim, geçti, aslında çok da geçmedi, geçmediği içinde yazdım. töbe töbee, işte arkadaşlar, benim bu arkadaşım buraya, bu yazdığım şeylere teenage deyince size de doğal olarak pedofili demiş oldu da, onu bi size şikayet edeyim dedim. bu kadar.

Basil.

"Kendinden pek çok şey kattın ha! Allah iyiliğini versin, Basil, ben senin böylesine kibirli olduğunu hiç bilmezdim. Senin şu kömür karası saçların, şu haşin çizgili, yağız yüzünle bu genç Adonis arasında hiçbir benzerlik göremiyorum, inan; bu genç adam fildişiyle gül yapraklarından yapılmışa benziyor. Tam bir Adonis, sevgli Basil, sense... Evet, gerçi entelektüel bir ifaden var, falan filan, ne ki, güzellik, gerçek güzellik, entelektüel ifadenin başladığı yerde biter. Akıl başlı başına bir abartı türüdür, girdiği yüzün uyumunu bozar. İnsan oturup düşünmeye başladığı dakikada salt burun, salt alın kesilir ya da böyle feci bir şey. Aydın mesleklerinde başarı kazanmış adamlara baksana. Nasıl da baştan ayağa çirkindirler! Yalnızca kilise bunun dışındadır, doğallıkla. Ne var ki kiliseyi meslek edinmiş olanlar da düşünmezler. Piskoposun biri çıkar, on sekiz yaşında delikanlıyken, şunu diyeceksin, diye kendine belletilmiş olan şeyleri sekseninde de söyler, bunun sonucu olarak da göze her zaman şirin gözükür. Şu, senin adını söylemediğin ama resmi beni gerçekten büyüleyen gizemli genç arkadaşınsa bence hiç düşünmüyor. Buna kalıbımı basabilirim. Beyinsiz güzel bir yaratık; kışın, seyredecek çiçeğimiz kalmadığı zaman, yazın da aklımızı serinletecek bir şeye ihtiyaç duyduğumuzda burada olmalı. Kendini hiç pohpohlama, Basil, ona zerrece benzemiyorsun sen."
The Picture of Dorian Gray, Oscar Wilde