işte ben böyle bi çocuğum.

23 Temmuz 2009 Perşembe

i wanna lover i don't have to love, i wanna girl who is sad to give a fuck.

6 kişilik odada 3 kişi kalıyoruz, 2sinin sevgilisi var, benim yok.
zaten canım şu anda istemiyo. ama bazen de istiyo. oluyo gibi olduğunda beraberken sıkılıyorum. yokken olsa ne yapardık diye plan yapıyorum. ama sevgililere hep özeniyorum.

alla alla neden özeniyorum, acaba çocukluğuma insem cevabını bulabilir miyiz? hadi inelim. yok yok inmeyelim, ne de olsa ben deliyim, dipsiiz, kocamaan bi kuyu orası, bilinçaltım çok fena, çok. hemen çıkalım burdan, pis, bataklık biyer orası.

küçükken hiç N'Sync ya da Backstreet Boys dinlemedim, justin timberlake'in varlığından like i love u ile haberdar oldum, sonra unuttum, sonra hatırladım, sonra unuttum, bi daha hatırladım, şu anda dinliyorum, 10 dakikaya yine unuturum. ama o benim varlığımdan hiç haberdar olmadı, büyük bir olasılıkla da olmayacak, bunun için de hiç üzülmüyorum, mükemmelim deme? neyse, tabi şimdi kalkıp kendi elimi kesip, gözlerimi oysam, bunları yapmadan önce son ses justin eşliğinde göğsüme "like i love u" yarası kazısam, üstüne bi de intihar etsem, dünya çapında "psycho suicidal teenager killed himself because of his admire of justin timberlake" diye yankılanır haberlerim, türkiyede de "justin yine can aldı" başlığı altında 3. sayfaya düşerim, ya da " yok artık!", "tövbe" diye. ya da "televizyonun ve celebrity people'ın gençlik üzerine etkileri" adlı bir konuşma/sempozyum/makale'ye konu olup "genç e.b." diye ünlenirim, kesin ünlenirim. Sonuçta hepimiz 8. kattan aşağı "pikaçuu" dye bağırıp atlayan gerizekalıyı tanıyoruz/biliyoruz deme? gerçekten gerizekalısın pikaçu çocuk, çünkü;
pikaçu uçamaz!


neyse what im trying to say is love is like the our admires to the celebrity people, we expect really small things or nothing,from them, we just love them, trying to make some connections by going their concerts or watching their news, and none of them knows us personally, it may be the way of the pure love, i guess.

evet anladığınız üzere ben hiç aşık olmadım:) evet hala aşkın tanımında takıldım kaldım, düşünüp düşünüp "abi aşkın tanımı olmaz ya, yerine, zamanına, karşındakine ve ruh haline göre değişir, böyle abidik gubidik vıcık vıcık da olabilir, gayet cool da olabilir, ne biliyim" desem de,aşkın tanımını yapmaya çalışıp dururum, tam tanımını yapamadığım bir şey olması da biraz sinirimi bozar.

bide aşkın çok farklı çeşitleri de olabilir, yani sanırım. hani normali, alıştığımız versiyonu, bir kişiye olanıdır evet fekat ama şimdi levent yüksel abimiz "kadın gibi kısrak gibi sarılayım gel ince beline, yarim istanbul gel öpeyim gerdanından" diyebilmiştir, şimdi o istanbul'a aşık değil midir? ya da ben o kadar lirik bi şey diyemesemde bunun aklıma gelmesi benim istanbul'a aşık olduğumun göstergesi değil midir?
ama bi dakka ya, şimdi ben istanbul'dan vazgeçemiyorum ama onu hiç sevmiyorum da biyerde, e ben istanbul'a aşık mıyım, değil miyim? insanlar istanbul nasıl diye soruyo, ben "zor yaa", diyorum. ama vazgeçmiyorum, dönüp dolaşıp buraya geliyorum, 18 sene antalya da yaşadıktan sonra evim odam diye orayı bildikten sonra, sadece 2 senedir yaşadığım istanbul'u evim olarak benimsemem, benim istanbul'a aşık olduğumu mu gösterir? bütün istanbul benim evim, ev deyince aklıma spesifik bi mekan falan da gelmiyo, maybe thats because i don't have a place to call home. of neyse.

işte aşk şu anda, şu ruh haliyle benim için bu demek. istanbul demek değil, böyle hissedebilmek demek, bu da burda biter zira şu anda "bir şans daha" dinliyorum, kim söylüyo acaba, merak ettim.

1 yorum:

  1. yeniden yazmaya baslamana cok sevindim efeken. özlemisim. ve özledim de bu arada.

    YanıtlaSil